× HAKKIMIZDA PROGRAMLARIMIZ YAYINLAR EĞİTİMLER AİLE UYGULAYICILAR ETKİNLİKLER İLETİŞİM

Uzman ODİST - ODMP Uygulayıcı Eğitimi

Uzman ODİST-ODMP Uygulayıcı Eğitimi

Uzman O-DİST O-DMP Eğitimci eğitimine sizleri bekliyoruz

Buradan uzman O-DİST O-DMP uygulayıcılarımız ile tanışabilirsiniz.

ODİST - ODMP Nedir

NOT **

Uzman Uygulayıcı Eğitimlerimizin Sonunda Devlet Üniversitesi Onaylı Sertikalarınız Teslim Edilmektedir ve Uluslararası Geçerliliğe Sahiptir.

Disleksi; normal ve ya normalüstü zekaya rağmen, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunlarıyla kendini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme farklılığıdır. Özgül öğrenme güçlüğü kategorisinin alt alanlarından olan disleksi, özgül öğrenme güçlüğü grubunun %85‘ini oluşturmaktadır.

Yapılan bilimsel çalışmalar okul öncesi dönemde dislektik bireylerin en belirgin özelliklerinin;

Bu bilimsel çalışmalardan yola çıkan DİSENT (Disleksi Araştırmaları Enstitüsü) program geliştirme birimi uzmanları Türkiye’de alanında ilk ve tek olma özelliğine sahip olan, 48-72 aylar arasındaki bireylere doğrudan uygulama yapabilmesini sağlayan ODİST’i (Okul Öncesi Disleksi Belirtileri Testi) geliştirmiştir.

ODİST 5 Alt alan ve 12 bölümden oluşmaktadır. Bu alt alan ve bölümler;

1.Otomatik Patern

2.Kısa Süreli Bellek

3.Görsel İşlemleme

4.Gelişimsel Dil

5.Fonolojik Farkındalık

Literatürde erken tanı için, disleksi açısından klinik görünüme uyan semptomlar risk faktörleri olarak tanımlanmıştır (Doğan, 2012). Sayısız araştırma erken tanı ve müdahalenin önemine işaret etmiştir.

Araştırma sonuçları, risk grubunda yer alan çocukların daha okul öncesi dönemde belirlenebildiğini ve uygun müdahale programları ile desteklendiğinde disleksi ile tanılanma olasılıklarının büyük oranda azaltıldığını göstermiştir. 

Korkmazlar( 2003), erken tanı konduğu ve eğitime vakit kaybetmeden başlandığı oranda çocukların yaşıtlarına yetişebilmekte olduğunu ve gerçek potansiyellerini gösterebildiğini bildirmiştir (Demir, 2005).

Bilimsel araştırmaları merkezine alarak hazırlanmış olan Okul Öncesi Disleksi Belirtileri Testinin temel amacı, okul öncesi dönemde disleksi belirtileri gösteren bireylerin erken dönemde (48-72 ay) tespit edilmesidir. Bu doğrultuda Okul Öncesi Disleksi Belirtileri Testinin geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları 2019 yılında DİSENT (Disleksi Araştırmaları Enstitüsü) tarafından tamamlanmıştır.

Okul Öncesi Disleksi Müdahale Programı beş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler;

  • Gelişimsel Dil Becerileri,
  • Otomatik Patern,
  • Kısa Süreli Bellek,
  • Görsel İşlemleme,
  • Fonolojik Farkındalıktır.

Otomatik Patern

Akıcı okumanın başarılı bir biçimde gerçekleşmesi, altında yatan süreçlerinin sağlıklı çalışmasıyla ilgilidir. Akıcı okumayı doğrudan etkileyen bu süreçlerden biri de Otomatik Paterndir. Otomatik Patern becerileri okul öncesi dönemde gelişmeye başlamaktadır (Wolf 2014).

Otomatik Patern uygulamasındaki en temel esas; nesneler, harfler, sayılar ve renklerin olabildiğince hızlı fakat doğru bir şekilde ifade edilmesi gerekliliğidir. Otomatik Patern uyaranlarının, Otomatik Patern testlerinin özellikle dislektik bireylerin eğitimi alanında önemli bir yer edinmesi büyük ölçüde onun okuma ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesi ile olan güçlü ilişkisine bağlıdır. 

Otomatik Patern özünde bulunan hızlı isimlendirme, dikkat, görsel ayırım, görülen ile semantik bilginin entegrasyonu, fonolojik özellikler ve sesletim gibi farklı bileşenleri kapsar. 

Bu bileşenlerin her biri Otomatik Patern görevinin tamamlanması için hayati öneme sahiptir (Siddaiah ve Padakannaya, 2015). Otomatik Patern, işitsel kısa süreli bellek ve akıcı okuma arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır.Otomatik Patern bu ilişkide yordayıcı rolü ile öne çıkmaktadır.  

Diğer bir ifadeyle, Otomatik Patern testinden düşük puan alan bir öğrencinin okuma performansında ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesinde sorunlar olabileceği yüksek bir olasılıkla tahmin edilebilir (Siddaiah ve Padakannaya, 2015).

Özellikle sesli akıcı okumada Otomatik Paternin çok güçlü bir yordayıcı olduğu farklı çalışmalarla ortaya konmuştur (Christo ve Davis, 2008; Kasperski, Shany ve Katzir, 2016; Kim, Park ve Lombardino, 2015; Lipka, 2017; Papadopoulos, Spanoudis ve Georgiou, 2016).

Otomatik Patern Etkinlikleri Kitabı alanında Türkiye’de ilk ve tek olma özelliğine sahip bir çalışma sistematiğidir. Okul öncesi dönemde dislektik bireylerin Otomatik Patern becerilerindeki gelişimini dört aşamada gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca alanında ülkemizde yapılan çalışmalara kaynaklık etmektedir. 

Kısa Süreli Bellek

Bellek, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak

zihinde saklama gücü, akıl, hafıza olarak açıklanmaktadır (TDK, 2010).  

Kısa süreli bellek, beyne duyusal uyaranlarla gelen bilgilerin, uzun süreli bellekteki bilgilerle karşılaştırıldığı ve işlemlere tutulduğu etkinlik alanıdır.Dislektik bireylerde daha çok kısa süreli bellek sorunları görülür. Kısa süreli işitsel -görsel bellek sorunları genellikle birlikte ortaya çıkar. Alanda yapılan birçok çalışma dislektik bireylerin kısa süreli bellek işlevlerinin normal örnekleme göre daha düşük olduğuna işaret etmektedir (Cain, Oakhill ve Bryant, 2004; Kesikçi ve Amado, 2005; Schuchardt, Maehler ve Hasselhorn, 2008; Turgut, 2008).Kısa süreli bellek, etkin bellektir. Öğrenme etkinliğinin hızına uygun olarak bilgiler hatırlanır, anlamlandırılarak davranışa dönüştürülür. Kısa süreli belleğe, bu özelliğinden dolayı ‘çalışma belleği’ de denilmektedir. Okunan bir yazının içeriği, bellekteki bilgilerin hatırlanma hızı, kapsamı, çağırılması, anlama ve anlamlandırma işlemlerinde geçen zaman gibi faktörler okumayı etkileyen faktörlerdir (Joshi, 2005). Araştırmalar, akıcı okuma bozukluğu olan bireyin yazılı sözcüklerin fonolojik kodlamasında ve metnin anlaşılmasında yaşadıkları güçlüklerin bir tür bellek sorunundan kaynaklandığını öne sürmektedir (Warrington, 1991). Farnham-Diggory ve Gregg de (1998) okuma düzeyleri orta ve iyi derecede olan çocukların bellek testlerinden aldıkları puanların da yüksek olduğunu göstermiştir. Bu bulguların yanı sıra, sembolleri sıralama belleği ile okuma düzeyi arasında anlamlı ilişki olduğunu gösteren bulgular da, araştırmacıların dikkatlerini ses ve sembolü kaynaştırma, sıralama ve kısa süreli belleği ölçme konularına çekmektedir. Okuma güçlüğü bulunan bireylerde kısa süreli bellek performansları ile yapılan çalışmalarda bu bireylerin işitsel-sözel ve görsel-sözel kısa süreli bellek performanslarında sorunlar olduğu gözlenmektedir (Erman, 1997; Jorm, 1979). 

Özetle kısa süreli bellek özellikle işitsel kısa süreli bellek süreçleri okuma, okunulan metni anlaşılması ve hatırlanması açısından önemlidir. Bu noktadan hareketle okul öncesi dönemde dislektik bireylerin işitsel ve görsel kısa süreli bellek kapasitelerinin gelişimi ilerleyen dönemde akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerileriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu bilinmektedir.

Görsel İşlemleme

Söz konusu öğrenmek olduğunda, gözler bu beceride oldukça uzmandır. Çocuklarımızın okulda aldığı bilgilerin %80’i görsel kaynaklıdır. Gözlerin arkasında sanılandan çok daha önemli bir süreç gerçekleşmektedir. Görsel bilginin içeri girdiği andan itibaren beyin, gördüklerini yorumlamaya ve bir sonraki adımını planlamaya başlar. Bu sürece görsel işlemleme adı verilir. Görsel işlemleme becerilerinin akademik başarıda ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu bilinmektedir. Çocuklar metni okurken, yazım hatalarını bulurken, bir matematik problemi çözerken veya bir model yaparken, görsel işlemleme becerilerini kullanırlar.

Okul Öncesi Disleksi Müdahale Programı Görsel İşlemleme bölümü bahsedilen alanlarda bireylerin gelişimini tamamlamaya yönelik tasarlanmıştır.  

Fonolojik Farkındalık

Bireylere hayat boyu kullanılacağı temel dil becerilerinin kazandırılması, doğru ve etkili bir şekilde planlanmış ilk okuma ve yazma öğretim süreci ile mümkündür. İlk okuma yazma öğretimi için yeterli hazır bulunuşluğa ulaşılmasında birçok beceri önemli rol oynamaktadır. Bu becerilerden bir tanesi de fonolojik farkındalıktır. Fonolojik farkındalık harf ve harfin işleyişi arasındaki ilişkiyi anlamak için ön koşul niteliğinde olan sözlü dil becerisidir.

Çocuğun okuma-yazma becerisi için yeterli hazır bulunuşluğa ulaşmasında ve bu becerinin istenilen nitelikte kazandırılmasında bedensel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal yönden gerekli tüm bilgi, beceri ve deneyimlere sahip olmasının yanı sıra, fonolojik farkındalık becerisinin de oldukça önemli olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır (Anthony ve Francis, 2005; Burns, Roe ve Ross, 1992; Chard ve Dickson, 1999; Durgunoğlu ve Öney, 1999; Erdoğan, 2009; Goswami ve Bryant, 1990; McGee ve Morrow, 2005; Torgesen, Morgan ve Davis, 1992; Wright, Stackhouse ve Wood, 2008).

Fonolojik farkındalık; okuma-yazma ile güçlü bir ilişkisi olan, gelişen ve kelimeyi oluşturan sesleri tanıma, ayırma, manipüle etme ve ortak seslerden oluşan kelimeleri fark etme görevleri ile ilgili bir beceridir (Anthony ve Francis, 2005). Fonolojik farkındalık, konuşma dilinin farklı yollarla daha küçük bileşenlere bölünmüş olabileceğini ve seslerin manipüle edilebileceğini anlamaktır (Chard ve Dickson, 1999).  

Fonolojik farkındalık, konuşma dilindeki sözcükleri hecelerine ve seslerine ayırma yeteneği ile birlikte konuşma dilindeki birimlerle ilgili zihinsel işlemler yürütebilme yeteneği olarak tanımlanır (Denton, Hasbrouck, Weaver ve Rıccıo, 2000).  

Konuşma dili yeteneğinin bir parçası olan fonolojik farkındalık cümlelerin kelimelerden, kelimelerin hecelerden ve hecelerin de seslerden oluştuğunun farkında olma bilgisidir (Allor, 2002). Fonolojik farkındalık, seslerle harfler arasındaki ilişkiyi anlamak için ön koşul niteliğinde olan sözlü dil becerisidir (Torgesen ve Wagner, 1998).

Yapılan tanımlardan yola çıkarak fonolojik farkındalık ile ilgili şu özellikler sıralanabilir:

Okul Öncesi Dönemde Gelişmeye Başlar:

Çocukların bu dönemdeki gelişimi ve bu dönemde elde ettikleri beceriler onların formel okuma-yazma sürecine kolay bir geçiş yapmasını sağlar. Okul öncesi dönemde kazanılan ve okuma-yazma gelişimini kolaylaştıran becerilerden biri de fonolojik farkındalık becerisidir (Pullen ve Justice, 2003; Roskos, Christie ve Richgelds, 2003).  

Gelecekteki Okuma Başarısı İçin Önemlidir:

Bireylerin, kelimelerin hecelerden ve seslerden meydana geldiğini anlamaları yazılı dilin şifresini çözmelerine ve alfabe prensibini kazanmalarına yardımcı olur. Alfabe prensibi yazılı dilin konuşma dilini temsil etmesidir. Okuma ve yazma gelişimine yardımcı olmak için, çocukların yazılı dil ile konuşma dili arasındaki ilişkiyi bilmeleri, kelimelerin harflerden meydana geldiğini ve bu harflerin kendilerine ait sesleri olduğu bilincine ulaşmaları önemlidir (Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008). Sesler ve harfler arasındaki ilişkiyi keşfeden çocuk, sahip olduğu sözcük dağarcığı bilgisini de buna ekleyerek okumayı öğrenir (Share, 2004).  

Geliştirilebilir ve Öğretilebilir Bir Beceridir:

İlk okuma-yazma ile ilgili yapılan araştırmalarda oldukça önemli bir yere sahip olan fonolojik farkındalık, özenli planlanan bir eğitim süreci ile geliştirilebilir (Chard ve Dickson, 1999). Bu eğitim sürecinde fonolojik farkındalığı öğretmek için öncelikle parçalarla bütün arasındaki ilişkiden başlanılmalıdır. Ardından cümlelerin kelimelere bölünebileceği ve kelimelerin bir araya gelerek cümleleri oluşturduğu gösterilmelidir. Başlangıç düzeyinde bütün-parça ilişkisini kavrayan çocuklar kelime seviyesi ya da kelime farkındalığı çalışmalarına başlamalıdır. Bu aşamada da kelimenin hecelerden meydana geldiği anlatılmalıdır. Bundan sonra seslerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmaların hepsinde kolaydan zora doğru gelişen bir süreç izlenmelidir.  

Fonolojik Farkındalık Becerisi Kendiliğinden Gelişmez:

Konuşma dilini kullanmanın ve anlamanın tersine fonolojik farkındalığın kendiliğinden gelişmeyeceğini bilmek önemlidir. Birçok çocuğa doğrudan öğretilmezse çocuklar bu beceriyi geliştiremezler. Birçok uzman fonolojik farkındalığın doğuştan gelen bir beceri olmadığını ve çeşitli deneyimler sonucu kazanıldığını söylemektedir. Fonolojik farkındalık öğretilmediği takdirde öğrenilmediğinden ve bu beceri okuma becerisi için önemli olduğundan birçok uzman fonolojik farkındalık eğitimini ilk okuma-yazma eğitiminin ön koşulu olarak önerir (Rubba, 2004). Bu süreçte öğrenciye planlanmış bir öğretim verilmeli ve alıştırma şansı sunulmalıdır.

Okuma Problemlerinin Belirleyicisidir:

Araştırmalar okuma problemi yaşayan çocukların erken teşhisinde fonolojik farkındalık becerisinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle fonolojik farkındalık becerilerinde bazı problemler yaşayan çocuklar okumada da problemler yaşamaktadır. Yeterli derecede fonolojik farkındalık becerisine sahip olmayan çocuk, kelimeleri okumak için sesleri harmanlayamayacaktır. Bu beceri fonolojik farkındalık ile açıklanmaktadır.  Akıcı okuma problemi yaşayan çocuklar fonolojik farkındalığın birçok görevini yerine getiremezler. Bu çocuklar ilk sesi ve son sesi benzeyen kelimeleri diğer çocuklara göre daha güç fark ederler. Ayrıca konuşulan kelimelerin parçalardan oluştuğunu anlayamamaktadırlar ve bu parçaların yazılı dildeki karşılıklarını da keşfedememektedirler. Bu çocuklar yaşıtlarına göre dildeki sesleri geç öğrenirler. Bazı sesleri hiç kullanmadıkları gibi bazılarını da hatalı olarak kullanırlar; böylece dillerinin anlaşılabilirliği düşük olur. Fonolojik farkındalığın bu görevlerinde zorluk yaşayan çocukların akıcı okuma problemleri de yaşamaları fonolojik farkındalığın okuma becerisinde yaşanan problemlerin belirleyicisi olduğunu da ortaya koyar (Ege, 2006; Olofsson ve Niedersoe, 1999; Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008; Torgesen ve Wagner, 1998). 

Okul Öncesi Disleksi Müdahale Programı Fonolojik Farkındalık bölümü, yukarıda da belirtildiği gibi çözümleme stratejisine dayalı bir çalışma sistematiğidir. Cümle, kelime, uyak, ses çözümlemesine dayalı etkinlikleri bağımsız ve akıcı bir şekilde gerçekleştiren birey sürecin sonunda/okuma-yazma öğrenme sürecinde  ortografi oluşturma becerisi kazanır.

Eğitimlerimizden Anlar

Neden daha önce fark edemedik? Okul öncesi çağında neler yapılabilir? Disleksiye erken müdahale ve tanılama programı ile artık çözüm var, teşekkürler @zyn_pogretmen

Zeynep Yurttaş

Disleksinin aslında sadece okuma becerisiyle ilişkili olmadığını kendini aslında okul öncesi dönemde gösterdiğini biliyorduk, Okul öncesi disleksi belirtileri testi sayesinde çocugumuzun risk grubunda olup olmadığını kolayca anlayabiliyoruz, ne güzel bir ekipsiniz, binlerce teşekkürler.. @ozelegitimciniiz

Sibel Afyon

Bilmem kaçıncı eğitimle, eğitim haznemize yeni cevherler atarken pişman olmadığım bir eğitim iyiki çözüm disleksi bir başka eğitimde görüşmek üzere @cocukruhlu_ogretmen

Özlem Sakallı